İbn-i Sina, 980 yılında doğmuş ünlü Türk bilim insanıdır. Batı dünyasında Avicenna olarak tanınmaktadır. Yazdığı eserler Avrupa’daki tıp fakültelerinde ders olarak öğrencilere okutulan bilim insanı, dünyanın en önemli 100 bilim insanından birisi olarak kabul edilmektedir. Eserleri, tıbbi referans olarak kabul edilen Avicenna, sadece tıp değil, fizik, astronomi, felsefe ve matematik alanlarında da çalışmalar yapmıştır. Çok sayıda batılı kaynakta “hekimlerin piri ve hükümdarı” sıfatıyla anılmaktadır. En büyük eseri El Kanun fi’t Tıbb (İbni Sina Tıbbın Kanunu) adlı eseridir. Bu eser tıp dünyası için bir başyapıt olarak kabul edilmektedir.
İbn-i Sina Kimdir?
Peki, İbni Sina kim? Tüm dünyada bu denli büyük bir bilim insanı olarak kabul edilmesinin nedeni ne? 980 yılında doğan büyük Türk bilim adamı, İslam’ın Altın Çağı olarak kabul edilen dönemin en büyük hekimi, astronomu, düşünürü ve yazarıdır. Özbekistan’ın Efşene köyünde doğan Avicenna, 1037 yılında İran’ın Hamedan şehrinde hayata gözlerini yummuştur. İbni Sina metafizik ve tıp alanlarında çalışmalar yapmış bir bilim insanıdır. İbni Sina hayatı boyunca bilimsel çalışmalar yaparak, “Modern Orta Çağ Biliminin Kurucusu”, “Büyük Üstad” gibi sıfatları adının önüne yazdırmıştır. İbni Sina çalışmaları, Avrupa’nın tıp biliminde yaptığı çalışmalarda, 17. asrın sonlarına kadar öğrencilere okutulmuştur.
İbn-i Sina Eğitim Hayatı
İbni Sina eğitim hayatı, Kuşyar adlı bir doktorun yanında başlamıştır. İbni Sina hayatı boyunca 450 makale yazmış ve bunların 240 tanesi günümüze kadar ulaşmıştır. Makalelerin 150 tanesinin felsefeyle ilgili, 40 tanesinin ise tıp alanıyla ilgili olması, kendisinin aynı zamanda büyük bir düşünür olduğunu ispatlamaktadır. İbni Sina kitapları, genellikle felsefe ve fen bilimiyle ilgilidir. “İbni Sina kanun” olarak da bilinen El-Kanun fi’t-Tıb ve Kitabü’ş – Şifa (İyileşme kitabı) gibi ünlü kitapları bulunur. Her iki kitap da, Avrupa’nın Orta Çağ üniversitelerinde öğrencilere okutulmuştur.
İbn-i Sina Geleneksel Tıbbı Nedir?
Bundan bin sene öncesinde ilk apandisit cerrahisini gerçekleştiren hekim olmanın yanında, katarakt, diyabet, şizofreni gibi o yıllarda tedavisi olmayan hastalıkların dahi tedavisinde başarılar elde eden İbn i Sina, tüm dünyayı kendisine hayran bırakmıştır. İbn-i Sina, yaptığı çalışmalarda insanları ruhsal ve fiziksel özelliklerine göre dört gruba ayırmıştır. Bunlar:
- Demeviler
- Safraviller
- Balgamiler
- Sodaviler
Ünlü bilim insanı, insanların dörde ayrıldığını ve doğada bulunan dört temel elementin (Ateş, su, toprak, hava) bu dört farklı karakterde dört farklı seviyede kendisini gösterdiğini söylemektedir. İbni Sina, insanların kendi yapılarına uygun olan temel elementin fazlalığının bulunduğunu belirtmektedir. Öte yandan, organ, hastalık, yiyecek, içecek, bitki, hayvan, mevsim ve coğrafi yerlerin de belli bir mizacının olduğunu anlatmıştır. İbn-i Sina tıbbı hakkında en temel tanım şu şekilde yapılabilir: İnsanın kendi yapısı ile bu yapıya uygun doğa etkenleri arasında bir dengesizlik oluşursa, hastalıklar ortaya çıkar.
İbni Sina’nın geleneksel tıp anlayışında, fiziksel ve ruhsal dengenin sağlanması bulunmaktadır. Ünlü bilim insanına göre doktorlar, hastalarının ilk olarak hangi yapıda olduğunu belirlemelidir. Fiziksel ve ruhsal denge bozulmuşsa, hastanın bu dengeyi geri kazanması sağlanmalıdır.
Günümüze Gelen Tedavi Yöntemleri
İbn-i Sina, çeşitli tedavi yöntemlerini eserlerinde anlatmış bir bilim insanıdır. Bu tedavilerin ortak özelliği, fiziksel ve ruhsal dengenin yeniden sağlanması üzerinedir. Her tedavi, kişiye özel olarak uygulanır. Genel olarak İbn-i Sina geleneksel tıbbı şunları içermektedir:
Beslenme Tedavisi
İbn-i Sina, insanların 8 yoldan beslendiğini belirtmiştir. Bunlar yedikleri, kokladıkları, duydukları, gördükleri, düşündükleri, dokundukları, cinsel yaşamı ve sosyal çevresidir. Doktorunuz, bütün bu beslenme alışkanlıklarınızı ayrı ayrı sorgular ve gereken düzenlemeleri yaparak, sizin fiziksel ve ruhsal dengenizin yeniden sağlanmasını sağlar.
Hacamat Tedavisi (Kupa Tedavisi)
Geleneksel tıp teknikleri arasında en meşhur olan hacamat tedavisi, alternatif tıbbın önemli bir üyesidir. Vücudun ağır metallerden temizlenmesi ve kirli kanın atılması, bu tedavi yönteminin temelini oluşturmaktadır. Her ne kadar günümüz tıp teknolojileri çok gelişmiş olsa da, geleneksel tıbba olan ilgi ve modern tıpla birleştirilmesi giderek daha fazla önem kazanmaktadır.
Kupa tedavisi olarak da bilinen hacamat, binlerce yıldır kullanılan bir tedavi yöntemidir. Halk dilinde bardak çekme olarak da bilinir. Farklı büyüklüklerde kupaların kullanıldığı bu tedavi yönteminde, bölgedeki kan akışı seviyesi artırılır ve dokulara giden kan ve oksijen miktarının artması sağlanır. Bu da lenflerin toksinleri ve karbondioksitleri daha hızlı atmasını sağlar.
Sülük Tedavisi
Yapılan bilimsel çalışmalarla faydalarının ortaya konmasıyla beraber, giderek daha fazla yaygınlaşan sülük tedavisi, genellikle 5 ile 7 arasında değişen seanslarla uygulanmaktadır. Sülük, hem baş hem de kuyruk tarafında kan emebilen vantuzlar bulundurur. Kendi vücut ağırlığının 8 katına kadar kan emebilme yeteneğine sahiptir. Sülüklerin kan emmesiyle, vücuda yeni kan üretme emri verilir. Sülük tedavisi aynı zamanda bir akupunktur etkisi de oluşturur.
İbn-i Sina geleneksel tedavi yöntemleri adı altında uygulanan bir tedavi olan sülük tedavisinin en büyük faydası ise, sülüğün kan emme esnasında vücuda verdiği bioaktif maddelerdir. Bilimsel çalışmalar, bu maddelerin kan sulandırıcı, damar genişletici, ağrı kesici, kas gevşetici ve hatta hasara uğramış sinirleri geriye dönük olarak tedavi etme gibi özelliklerinin olduğunu ortaya koymaktadır.