Sevgisizlik, insanların psikolojisini yakından ilgilendiren bir durumdur. Bu durum, aile içerisinde, ikili ilişkilerde, arkadaşlıklarda ortaya çıkabilmektedir. Sevgisiz insan psikolojisi, erken çocukluk yıllarında gelişen ve kontrol dışında oluşan bir duygu durumudur.
Bebeklik ve erken çocukluk yıllarında bilinçli zihin gelişmemiş olsa da bilinçaltında aktif duygu ve olaylar depolanmaktadır. Bu durum ise ileriki yaşlarda sevgisiz insan profilinin oluşmasına neden olmaktadır.
Çocuğun doğmuş olduğu aile; sevgisini dışarı vurmayan, çocukla ilgilenmeyen bir aile ise çocuk beyninde bu durumu kodlayarak kişilik gelişiminde eksik kalmaktadır.
Sevgisizliğin Psikolojik Sonuçları Nelerdir?
Sevgisizliğin psikoloji üzerinde derin etkiler bıraktığı pek çok araştırmada da doğrulanmıştır. Psikolojik olarak sevgisizlik nedeniyle ortaya çıkan pek çok rahatsızlık da bulunmaktadır. Sevgisizliğin psikolojik sonuçlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
- Özdeğer eksikliği,
- Özgüvensizlik,
- Mutsuzluk ve depresiflik,
- Değersizlik hissi,
- Kimlik eksikliği,
- Kendini kabullenmeme,
- Yoğun kaygı bozukluğu,
- Güven problemleri,
- Onaylanma seferberliği,
- Yoğun terk edilme ve değer görmeme endişesi.
Sevgisizlik daha pek çok probleme sebep olarak kişinin yaşantısını kalitesiz bir hale getirmektedir. Bu durum kişinin hayattan daha az zevk almasına ve hem kendisiyle hem de çevresi ile olan ilişkisinin zedelenmesine sebep olmaktadır.
Sevgisizlik Psikolojik Rahatsızlıklara Sebep Olabilir Mi?
Sevgisizlik, insan zihninin travmatize olmasına ve benlik duygusunun azalmasına sebep olabilmektedir. Bu nedenle de psikolojik rahatsızlıkların temelinde sevgisizlik yattığını görmek pek de şaşırtıcı değildir.
Sevgisiz insan psikolojisi, zedelenmiş ego ile kendisini gösterse de dışavurum her zaman aynı değildir. Bazı kişiler bu durumu yüksek, narsisistik bir ego ile gizlemeye çalışırken bazıları ise kurban psikolojisine girmektedir.
İnsan psikolojisinde derin bir etki bırakan sevgisizlik anlayışının sebep olabileceği başlıca psikiyatrik rahatsızlıklar şu şekilde sıralanabilir:
- Majör depresyon,
- İleri düzey anksiyete,
- Rezil olma, rencide edilme fobisi,
- Sosyal fobi,
- Madde bağımlılığı,
- Künt duygulanım.
Sevgisizlik yalnızca psikolojik olarak değil, fizyolojik olarak da rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Kaliforniya Üniversitesi psikologlarının yapmış oldukları araştırma, insan vücudunda yer alan OPRM1 geninin hem fiziksel ağrıları hem de toplumdan dışlanma, değer görmeme gibi durumlarda ortaya çıkan hislerin yönetimini sağladığını kanıtlamıştır. Bu reseptör, sevgisizlik sonucunda da fiziksel ağrıların artmasına sebep olabilmektedir. Buradan da anlaşılmaktadır ki sevgisizlik, insan vücudunda genleri dahi etkileyebilecek kadar etkili bir olumsuzluktur.
Sevgisiz Büyümek Çocuk Psikolojisini Nasıl Etkiler?
Sevgisizlik, özellikle de çocukluk döneminde büyük bir travmatik bir etki bırakmaktadır. Özellikle çocukların sevgi ve ilgiye en açık oldukları dönemde sevgisiz bırakılmaları, onların psikolojilerini onarılamaz şekilde etkilemektedir.
Bir çocuk, gelişim evresinde görmüş olduğu ilgi ve alaka seviyesine göre kişiliğini ve davranış biçimini şekillendirmektedir. Dış etkilere son derece açık olunan bu dönemde yeterli ilgi ve alaka gösterilmediği takdirde, ilerleyen yaşlarda psikiyatrik rahatsızlıklar veya olumsuz algılanabilecek davranış biçimleri gözlemlenmektedir.
Sevgisiz büyümek, çocukların kendilerini ifade etmelerinin ve sosyalleşmelerinin de önüne geçer. Bu tip çocuklar genellikle; yalnız, depresif, asosyal, özgüvensiz ve pasif agresif davranış örnekleri sergilemektedir.
Sık Sorulan Sorular
Bu insanlarda en sık görülen özellikler; çekingenlik, saldırgan tavırlar, öfke ve depresif ruh hali olmaktadır. Sağlıklı ilişkiler kurmakta beceriksiz kalan bu kişilerin manipüle edilmeye son derece açık oldukları da bilinmektedir.
Sevgi açlığı, gösterilen en ufak ilgide kişinin kolaylıkla manipüle olmasına sebep olabilen olumsuz bir durumdur. Yeterli ilgiye ve sevgiye doymayan insanlarda görülmektedir. Bebeklik ve erken çocukluk yıllarında yeterli ilgi ve alakanın gösterilmemesi, kişinin sonraki yaşantısına sevgiye aç bir insan olarak devam etmesine neden olmaktadır.